Önce şuradan başlayalım, dünyanın neresinde her kim birini etnik kökeni, ulusal kimliği ya da inançları nedeniyle kötü muameleye tabi tutuyorsa lanetlenmelidir. Uygur’a Türk veya Müslüman olduğu ya da bir Çinli’ye Hanlı ya da Budist olduğu için kim şiddet uyguluyorsa kınanmalıdır. Dünyada insanlar ne zaman birbirleri ile etnik boğazlaşma yaşasalar açlık, yoksulluk, sosyal farklılık unutulur. Hem ölenin hem öldürenin yönetilmesi daha kolay olur. Yugoslavya’dan Çin’e Doğu coğrafyasının neredeyse son 20 yılı bu etnik ve dinsel boğazlaşmalarla geçiyor. Ve şaşırtıcıdır nerede etnik boğazlaşma varsa orada Batı’nın büyük devletlerinin şirketleri, sivil toplum örgütleri, medyası, istihbarat örgütleri var. Biz doğulu toplumlar bu çatışmanın alanı haline geldik. Bu nedenle olanlara daha geniş bakış açısıyla bakmak gerekiyor.
Çin meselesinde medyanın takındığı genel tavrın dışında bir tutum aldığımız için çok eleştirildik. Ancak amiyane tabiri ile söyleyecek olursak bu konuda “gaza gelmedik”…
Bu ve benzeri olaylar daha önce de gündeme gelmemiş miydi?
Bir örneği var…
Soğuk Savaşın sonunun geldiği günler…
Doğu Bloku birer birer çöküyor.
Batı medyası Romanya’da yaşanan olayları veriyor. Sokak çatışmalarından görüntüler eşliğinde toplu mezar görüntüleri...
Çavuşesku’nun askerlerinin kalabalıkları taradığı haberleri…
Konunun esasını Le Monde’dan İgnacio Ramonet yıllar sonra yazdı. (Medyanın Zorbalığı, İgnacio Ramonet, Om Yayınevi) Ramonet kitabında kendisinin de dahil olduğu medyanın olayları nasıl çarpıtarak nasıl sosyalizmin çözülüşünü hızlandırdığını anlattı. Çünkü o yıllarda herkes medyadan duymak istediğinin söylenmesini istiyordu.
Ramonet’in anlattığına göre Romanya olaylarında ölenlerin sayısı 2000 kişiydi. Çavuşesku’nun televizyon ekranları önünde idama götüren görüntüler düşünülürse bu sayının kanlı bir iç savaş için az olduğu söylenebilir.
Ancak şimdi sıkı durun… Ölen 2000 kişiden kaçı hangi taraftandı dersiniz. 1200 kişi Çavuşesku yanlıları, 800 kişi ise Çavuşesku karşıtlarıydı. Ramonet’in anlattığına göre toz bulutu ortadan kalktığında fark edilen buydu. Ülkede rejim karşıtları ile rejim yanlıları çatışmışlar ve sonunda rejim yıkılmıştı. Ancak o yıllarda Çavuşesku’nun diktatör olduğunu duymak isteyen “Hür Dünya” medya aracılığıyla Romanya’da bir diktatörlük türetmişti (Türk medyası dahil). Sivil mezarlıklarda stüdyo kurup toplu mezarlıklar mı bulma dersiniz, batıda yapılan çekimleri Romanya diye yutturmak mı? Sonuçta yutmaya meraklı bir topluluk olduktan ve bu haberler batılı kapitalistler tarafından rüyalarında bile göremeyecekleri sosyalizmin yıkılışını sağladığından büyük destek gördü. Kısacası herkes duymak istediğini duydu, görmek istediğini gördü. “Aslında öyle değil” diye yazanlar da o kesimin hücumları ile susturuldu. Usta gazeteci Ramonet’in anıları önümüzde bu örnekle duruyor…
Bunun konumuzla ne ilgisi var diyeceksiniz.
Çin meselesinde Odatv’nin yaptığı biraz o gün çok kızılan medyanın yaptığı idi. Sürüye katılmadan aslında olan biteni analiz etmek. Çatışmanın bir tarafı soydaşımız ve dindaşımız da olsa olanları doğru okumaya çalışmak. Çin’in dahil olduğu dünya sistemine bakarak, Çin’de ki muhalefetin uluslararası bağlantılarını görerek.
Bugün Çin olayları sakinleştiğinde Reuters’ten, The Times’a kadar ajanslardan ölü sayılarına baktık. Rabia Kader’in başında olduğu ve ABD Kongresi tarafından desteklenen Dünya Uygur kongresi ölü sayısını büyütse de ajansların ortak olarak verdiği rakam 184 kişi.
Ölen 184 kişinin 137 tanesi Hanlı. Bu 137 kişiden 26’sı ise kadın. Ölenlerden 46’sı ise Uygur. Bunlardan 1’i kadın. Ölenlerden 1’i de Hui. Huiler köken olarak Hanlı ancak din olarak Müslüman.
Sonuçta olaylarda ölenlerin çoğunluğu verilen rakamlara göre Hanlı. Bu rakamlar oldukça normal. Çünkü olayların olduğu bölgede kalabalık nüfus Uygurlar. Kimse ölümleri Çin askerlerinin gerçekleştirdiğini düşünmüyor. Olaylar iki sivil toplumun boğazlaşması şeklinde oldu. Çin askeri güçleri olayları bastırdı ve her iki kesimden yaklaşık 1500 kişiyi tutukladı. Ayrıntılı görüntüler izlenirse zaman zaman Hanlılar ile polisin çatıştığı görüntüleri izleyebiliyorsunuz.
Birkaç ayrıntı daha…
Günlerdir Çin polisinin yanı başında yatan ceset görüntülerinin bir trafik kazasında çekildiği ortaya çıktı. Rabia Kader’in ABD televizyonlarında elinde tutarak ağladığı Çin Ordusu fotoğrafı da konu ile ilgisiz çıktı.
Ek olarak…
Bunun ötesinde bu olaylarda Uygur Türkleri’ni kışkırtan Rabia Kader’in ayrıntılı analizini Deniz Hakyemez Odatv’de yazdı. Rabia Kazan ABD Kongresi tarafından parasal destek alıyor. Bunu Kader’de bugün Hürriyet’te yaptığı röportajda kabul ediyor. Rabia Kader, Çin’in en zengin 7. kişisi olana kadar Çin yönetimi ile sorun yaşamamış. Hatta Kader Çin’de ulusal kongre üyesi dahi oldu. Tutuklanmasının nedeni ise ülkenin sırlarını ABD’ye vermek. Kader, ABD’nin girişimleri ile hapisten çıkarıldı ve Washington’a yerleşti. Kader bugün Hürriyet’te yapılan röportajda ABD tarafından kullanılma sorusuna, “hayır” cevabını vermiyor.
Bu olaylar öncesinde ilginç bir gelişme daha var. Washington’da bu olaylar öncesinde Ermeni Soykırımı Tasarısı’na benzer bir Uygur Soykırımı tasarısı ABD Kongresi’ne geldi. Rabia Kader’in desteklediği ve kongrede bekleyen tasarıyı muhafazakar da demokratlar da destekliyor. Bu olaylar sonrası tasarının kongreden geçmesi bekleniyor.
Sonuçta olayların bütünü Uygur Türkleri’nin uluslararası çatışmalarda Rabia Kader eliyle kullanıldığı izlenimi doğuruyor. Olaylara Türklük ya da İslam penceresi yerine dünya gerçekleriyle baktığımızda durum bunu gösteriyor.
Birbirini etnik farklılıklar nedeniyle öldüren insanları hangi toplumdan olursa olsun gözümüzü karartmadan kınamak gerekiyor. İster Hanlı ister Türk kim etnik ayrımcılıkla gözünü karartıyorsa lanetliyoruz. Ancak yine de son olaylar sonrası ayağa kalkmış İslamcılar’ın ve Türkçüler’in neden aynı tavrı Irak’ta 1,5 milyon Müslüman öldüğünde, Kuzey Irak’ta Türkmenler öldüğünde ya da yakın zamanda Gürcistan Osetya’ya saldırdığında göstermediğini merak ediyoruz. Neden ABD kınamadan Türklük ve İslam’ı hatırlamadıklarını da…
Barış Terkoğlu
Odatv.com Genel Yayın Yönetmeni
11 Temmuz 2009