Burada amaç birşey ispatlamak ya da bu şekilde övünmek değil amaç sadece şu cümleyle açıklanır sanırım "Bazı kulüp yöneticileri, Atatürk'ün adını kullanmaya çalışıyorlardı. Bugüne kadar Atatürk hakkında, Edirne'den Kars'a kadar 1400 konferans verdim. Atatürk'ün koyu bir Beşiktaşlı olduğunu genç kuşakların bilmesi, bu tartışmaların sona ermesi gerektiğini düşündüm."
Doç Dr Necati Karakaya...
eger diğer arkadalarda aksini idda ediyorsa buyursunlar tartışalım..ama benim gibi belgelerle tarihle gelsinler karşıma...isterseniz ben size daha çook belge çıkarabilirim..
İstanbul'un düşman işgali... Kasım 1918'den altı ay evveli... Parlak bir Mayıs gününde Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal, Kadıköy tarafında bir fayton gezisine çıktı. O belki de burada, Anadolu'ya geçeceği günleri düşünüyordu... Bir ara arabasını Fenerbahçe Kulübü önünde durdurdu. İçeride sadece tek kişi vardı; kulübün katibi Elkatipzade Mustafa Efendi... Merakla gelen 13-14 yaşındaki dört beş çocuk da aralarına katıldı... Mustafa Kemal, Elkatipzade Mustafa Efendi'nin ikram ettiği limonatayı yudumlarken, kulüp defterine yazdığı yazıda, Fenerbahçe'nin şöhretini duyduğunu belirtmişti...
Bu tarihten tam 10 yıl önce Mustafa Kemal Beşiktaşlıydı. Hareket Ordusu'yla Selanik'ten birlikte geldiği arkadaşı Bnb.Fuat Balkan'a kulübün resmileştirilmesini önerdi. Ve Fuat Balkan daha sonra Beyoğlu Mutasfarrıflığı'na resmen başvurdu. 1903'te kurulan Beşiktaş'ın kurucuları arasında 13 subay bulunuyordu. Binbaşı Fuat Balkan, Sv.Bnb.Mazhar Kazancı, Ysb.Ali Kılıç, Sürre Amiri Ahmet Paşa, Dnz.Alb. Ahmet Fetgeri, Seryaver Mehmet Paşa, Abdülhamit'in muhafızı Kenan Bey, Müşir Fuat Paşa, Hava Yzb.Fethi Bey, Yzb.Refik Bey, Süvari Kaymakamı Şerafettin, Erkan-ı Harp Yzb.Kami, Mutasarrıf Muhittin Paşa... Atatürk belki de bu subaylar nedeniyle Beşiktaş'ı kendine çok yakın görmüştü.
Asker Mustafa Kemal'in Beşiktaş'ı kendisine yakın görmesinin bir nedeni de forması idi.. Kırmızı-Beyaz forma üzerindeki ay-yıldız, milliyetçi askere çok şey çağrıştırıyordu. Ancak forma değişikliği, O'nu Beşiktaş'a bağlayan ikinci bir etken oldu. Balkan Harbi kaybedilmiş, Bulgarlar Çatalca'ya kadar gelmişti. Vatan toprakları geri alınıncaya kadar Beşiktaş'ın forması Siyah-Beyaz olacaktı. Vatan toprakları Mustafa Kemal'i tarlalarında karga kovaladığı, okulunda okuduğu, ailesinin oturduğu topraklar.. Beşiktaş'ın ikinci forma kararı Mustafa Kemal'i iki kat kulübüne bağladı.
1912 yılında Selanik Yunanistan'da kalmıştı. Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım da oradaydı. Mustafa Kemal genç bir teğmene annesini İstanbul'a kaçırması içir görev verdi. Teğmen Necati Pankoğlu (Milli Mücedelede İsmet Paşa'nın yaveri Yzb) kaçış hikayesinde şunları söylemiştir: "Gecenin karanlığında Zübeyde Hanım'ı bir araba ile evinin kapısında bekliyordum. Zaman oldukça geçti. Zübeyde Hanım geç gelişini şöyle anlatmıştı: Evladım biriktirdiğim bir iki altınım vardı. Onları paltomun düğmelerine diktim."
Zübeyde Hanım Akaretler'deki evine yerleştirildi. Beşiktaş Kulübü'nün bitişiği idi. Mustafa Kemal İstanbul'da annesinin yanında kalıyordu. Evinin arkasındaki bahçeye çıkar, sandalyeye oturur kahvesini yudumlarken Beşiktaşlı sporcuların idmanlarını izlerdi. Uzun süre onlarla çok yakın arkadaş oldu. 1914 yılında Mustafa Kemal imzası ile kulüp defterine yazdığı satırlar şöyledir: "Efendiler, sizlerin ve sporcularımızın ciddi çalışmalarını, çeviklik ve maharetlerini uzun zamandan beri büyük bir zevkle ve ayrıca dikkatle takip ediyorum. Spordan mahrum olan bir gençlik nasıl ki vatan müdafaası sırasında müessir olamıyorsa, insan denen varlığın kafa yapısı ne derece tekamül ederse etsin, beden inkişafı yoksan ve kifayetsiz olursa o kafayı götüremez, taşıyamaz. Bugün bünyemizde toplayıp ilmi metotlarla yetiştirmeye çalıştığımız bu gençler tam mana ve fikren inkişaf ettikleri zaman vatan müdafaasında ilmi sahalarda olduğu gibi spor sahalarında da Avrupalı hasımlarına Türk'ün ölmez gücünü ispat edeceklerdir. Sizi candan kutlar, başarılarınızı her zaman duymak isterim."
Mustafa Kemal'in futbolunu izlediği Kaptan Kazım ve Asım'ın başsız cesetleri Çanakkale cephesinde bulundu. Beşiktaşlı sporculardan Dr.Ali, Mehmet, Alican, Kafkas Cephesi'nde "Roan" ve "Tifüs" hastalıklarından şehit oldular. Mustafa Kemal onların ölümünü öğrendiği zaman son derece üzülmüştü. Beşiktaş, Mustafa Kemal'in kapısından geçerken uğradığı kulüp değil, içinde yaşadığı yerdi...
Atatürk Beşiktaşlıydı
Üç büyük kulüp taraftarı Atatürk'ün hangi takımı tuttuğunu tartışa dursun Dr. Necati Karakaya, yazdığı kitapla olaya son noktayı koydu.
Üç büyük kulüpten her biri, senelerce süren bir tartışmada Mustafa Kemal'in kendi kulüplerinin taraftarı olduğuna dair iddialarla ortaya çıktı. Kimileri 'Atatürk şeref defterimizi imzaladı, bizim takımımızdandır' derken kimileri 'Atatürk bizim semtimizde oturdu, bizim takımımızdandır' dedi. Bugünlerde, Atatürk'ün Beşiktaşlı olduğu hakkında önemli kanıtlar sunan bir kitap var piyasada. Yazarının deyişiyle '50 yılın birikimi olan' Atatürk Beşiktaşlı adlı kitap, bu tartışmalara yeni bir boyut getirdi. Ve belki de son noktayı koydu.
Araştırma için 640 kitap okudu
Karakaya kitabında, Mustafa Kemal'in kendi diliyle kendi hayatını anlattığı bölümlere yer vermiş. Bunu arkadaşlarının ve ilgili bulunduğu kişilerin anıları ile tamamlayarak, yer, tarih gibi kanıtlara ulaşmış. Bu araştırma hakkında toplam 640 kitap okuyan Karakaya, Atatürk'ün,
Beşiktaşlı olduktan sonra, herhangi bir yerde Beşiktaş kelimesini kullanıp kullanmadığını tespit edebilmek için de 40 bin sayfa okumuş.
Zübeyde Hanım kulübe emanet edilmişti
Bütün bu araştırmalar sonucunda da Karakaya, Atatürk'ün Beşiktaşlılık serüvenini şöyle anlatıyor:
"Mustafa Kemal, 1904 yılında Beşiktaş yöneticilerinden Cami Bey'den kulüp yapısı ve nasıl kurulduğuna dair bilgi alıyor. Bu bilgiye, kurmayı düşündüğü Vatan ve Hürriyet partisi için gereksinim duyuyor. 1908 tarihinde İttahat ve Terakki Partisi'nin başkan adaylarından Mithat Paşa'nın anılarında, Mustafa Kemal'in, Beşiktaş hakkında söylediği şu sözlere rastlıyoruz: "İttihat ve Terakki Partisi'nin başkanlık toplantılarında, Mustafa Kemal, bize Beşiktaş Osmanlı Terbiyeyi Bedeniye mektebini örnek gösterir, 'Onun bir lideri, programı var, sizin hiçbir şeyiniz yok' derdi" Bundan sonraki tarihlerde Mustafa Kemal, Beşiktaş kurucu ve yöneticileri ile yakın ilişkilerde bulunuyor. Onlara güveni o kadar artıyor ki, Selanik'te esir bulunan annesi Zübeyde Hanımı, Yüzbaşı Necati tarafından kaçırtıp, Beşiktaş'taki evine yerleştirerek, bir yazı ile Beşiktaş Kulübü'ne emanet ediyor. Atatürk'ün Beşiktaşlı olduğunun en büyük kanıtı ise Zübeyde Hanım'ın sözlerinde yatar. Öğretmen olan Adile Hanım ve kız kardeşi Şekibe, savaş zamanı Zübeyde Hanım'ı ziyaret ederek, bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sorarlar. Zübeyde Hanım teşekkürle şu yanıtı verir: "Paşa Hazretleri her zaman olduğu gibi bu defada cepheye giderken beni kulübüne emanet etti. Onları çok seviyorum. Beşiktaşlılar her gün gelip halimi hatırımı ve ihtiyaçlarımı soruyorlar."
Mustafa Kemal'in hayranı
Kitabın yazarı Dr. Necati Karakaya, kitabında da gözler önüne serdiği önemli kanıtlarla Atatürk'ün Beşiktaşlı olmasının su götürmez bir gerçek olduğunu söylüyor. Dr. Necati Karakaya'nın Atatürk hayranlığı ve sevgisi, çocukluk yıllarına dayanıyor. Daha ortaokula başlamadan Nutuk'u ezbere bilen Karakaya, "Atatürk'ün Beşiktaş Akaretler'deki evinin önünden geçerken, üzerinde yazılı levhayı okurdum. Her defasında tüylerim ürperir, saygımdan iki adım geri çekilirdim" diyor bu sevgiyi anlatırken. Bu sevgi öyle büyüyor ki, Taksim Lisesi'nden mezun olduğunda, zamanın Maarif Bakanlığı'na bir yazı yazarak mezun olduğu lisenin adının 'Atatürk' olarak değiştirilmesini istiyor. Bakanlık buna imkan yok diyor ama bir yıl sonra okulun adı, 'Atatürk Lisesi' olarak değiştiriliyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıftayken, Beşiktaş İdarecisi Arap Sadri (Sadri Usuuğlu) ile görüşerek Atatürk Kupaları'nı düzenliyor. Kupa maçlarının hasılatı ile Tıp Fakültesi bahçesine 'Atatürk 19 Mayıs Anıtı' yapılır. Karakaya'nın bundan sonra düzenleyecek olduğu Cemal Gürsel Kupası'nda verilecek olan kupa, 200 kilo ağırlığı ve 2 metre boyu ile dünyanın en büyük kupalarından biri olur. Kupayı, Fenerbahçe alır. Necati Karakaya yıllar sonra Fenerbahçe Müzesi'ni ziyaretinde, kupanın harabeye döndüğünü görür ve çok duygulanır. Bu anılar ve anların her biri Dr. Necati Karakaya'yı kitabı yazmaya doğru sürükler. Ama kitabı yazmasının asıl nedenini şöyle özetliyor Karakaya, "Bazı kulüp yöneticileri, Atatürk'ün adını kullanmaya çalışıyorlardı. Bugüne kadar Atatürk hakkında, Edirne'den Kars'a kadar 1400 konferans verdim. Atatürk'ün koyu bir Beşiktaşlı olduğunu genç kuşakların bilmesi, bu tartışmaların sona ermesi gerektiğini düşündüm."